Kerem
New member
Şizen: İsmin Gölgesinde Saklı Bir Hikâye
Selam dostlar…
Bu akşam içimde tuhaf bir huzursuzluk var. Hani bazen bir kelime kulağınıza çalınır da, anlamını bilmeden bile sizi içine çeker ya… İşte öyle bir kelimeyle karşılaştım dün gece: Şizen.
Ne anlama geldiğini bilmiyordum. Ama o ismin içinde bir yankı vardı; sanki biri yıllar öncesinden sesleniyordu. “Beni hatırla,” diyordu.
Bugün size Şizen’in hikâyesini anlatmak istiyorum — bir isimden doğan, bir yürekle büyüyen, bir anlamla hayat bulan bir hikâyeyi.
I. Rüzgârın Getirdiği İsim
Bir kasaba düşünün… Dağların eteğinde, denizin nefesini duyan bir yerde. Her sabah sis dağılırken, bir kadın –Elif– pencerenin önünde oturur, kahvesini içerdi. Yanında, defterini karalamaktan asla vazgeçmeyen bir adam –Mert–. İkisi de birbirine çok benzer, ama bambaşka yolların yolcusuydu.
Mert stratejik düşünmeyi severdi. Her şeyin bir planı, bir çözümü olmalıydı. Hatalar, sadece daha iyi bir yöntem bulmak için fırsattı. Elif ise kalbiyle yaşardı. Bir çocuk ağlasa, o dayanamazdı. Bir yaprak düşse, “Rüzgâr onu neden yalnız bıraktı acaba?” diye iç geçirirdi.
Bir akşam, Elif gün batımını izlerken dedi ki:
— “Bir isim duydum bugün. Şizen. Ne demek olduğunu kimse bilmiyor. Ama sanki kalbimin içinden biri fısıldadı bana.”
Mert gülümsedi.
— “Belki de zihnin bir çözüm arıyor. Her şeyin bir açıklaması vardır.”
Elif başını iki yana salladı.
— “Bence bazı kelimelerin açıklaması değil, hissi vardır.”
II. Şizen’in Anlamını Ararken
O gece, Mert uykusuz kaldı. Merak, bir stratejist için en güçlü motivasyondur. Ertesi gün kitaplıkta, internet sayfalarında, eski dillerin sözlüklerinde aradı. “Şizen” ne demekti? Hiçbir yerde net bir anlam bulamadı.
Ama bir yerde, Japonca bir kökten gelen benzer bir kelimeye rastladı: “Shizen (自然)” — doğallık, doğa, kendiliğindenlik anlamına geliyordu.
Bir anda her şeyin anlamı değişti.
Mert koşarak Elif’e gitti.
— “Buldum! Şizen, doğallık demek. Tıpkı senin gibi… Hayatı planlamadan, olduğu gibi kabul eden biri gibi.”
Elif, sessizce gülümsedi.
— “Görüyor musun Mert, sen akılla aradın; ben kalple bulmuştum zaten.”
O an aralarındaki fark, bir çelişki olmaktan çıkıp tamamlayıcılığa dönüştü. Şizen artık sadece bir kelime değil, onların hikâyesinin özüydü: biri düşünen, diğeri hisseden iki insanın uyumu.
III. Doğanın Kalbinde Bir Ayna
Aradan aylar geçti. Elif’in defterleri doldu taştı; içinde sadece kelimeler değil, sessiz gözlemler vardı: bir ağacın sabrı, toprağın cömertliği, rüzgârın yön değiştirmesi…
Bir gün Mert ona bir defter hediye etti. Üzerine sadece bir kelime yazmıştı: Şizen.
“Bu deftere yalnızca kendiliğinden gelenleri yaz,” dedi. “Ne planla, ne ölç, sadece ak.”
Elif o deftere yazdıkça değişti. Hayatın telaşında kaybolan küçük mutlulukları yeniden görmeye başladı. Mert ise, Elif’in gözlerinden dünyayı okumayı öğrendi. Onun sezgileri, kendi mantığının eksik bıraktığı boşlukları dolduruyordu.
Bir gün Elif deftere şöyle yazdı:
> “Şizen, doğanın bize öğrettiği bir kelime. Her şey yerli yerinde, müdahalesiz olmalı. Tıpkı sevgi gibi; zorlamadan, hesap yapmadan, sadece akarak var olan bir şey.”
IV. Fırtına ve Denge
Bir sabah kasabayı büyük bir fırtına vurdu. Deniz coştu, ağaçlar devrildi. Mert, anında harekete geçti. Evi korumak, eşyaları sabitlemek, suyu yönlendirmek… Zihin, panikle bile strateji üretir.
Elif ise dışarıya baktı. Kuşların sığındığı ağacın dalı kırılmıştı. Koşup bir battaniyeyle yaralı bir kuşu aldı, sobanın yanına koydu.
O gece, fırtınanın sesiyle beraber ağladılar. Ama sabah olduğunda güneş yeniden doğdu.
Mert dışarı çıktı, ağaçların yeniden kök salmaya başladığını gördü. Dönüp Elif’e baktı ve mırıldandı:
— “Doğa bile yeniden başlıyor, Şizen gibi. Her şey kendiliğinden onarılıyor.”
Elif başını kaldırdı, gülümsedi:
— “Çünkü hayat, plan değil; nefes gibidir Mert. Tutamazsın, sadece yaşarsın.”
V. Zamanın Sessiz Tanığı
Yıllar sonra Elif hastalandı. Defteri başucundaydı. Mert her gün onun yazılarını okur, kelimelerin arasındaki dinginliği dinlerdi. Bir gün Elif son cümlesini yazdı:
> “Şizen, doğallığın ötesinde bir şeydir. Hayatın bize müdahalesiz sunduğu mucize… Eğer bir gün ben gidersem, beni arama; rüzgârda, toprakta, sessizlikte bulacaksın.”
O gece Elif sonsuzluğa yürüdü. Mert onun son notunu defterin arasına sıkıştırdı, kapağını kapattı. Ama o andan itibaren Şizen, artık bir isim değil; bir felsefeydi onun için.
Zamanla kasabadaki herkes o kelimeyi kullanmaya başladı. “Şizen gibi yaşamak” deyimi, doğallığı, kalpten gelen sakinliği anlatan bir sembol oldu.
VI. Şizen’in Gerçek Anlamı
Mert yaşlandığında, deniz kenarında küçük bir bankta otururken genç bir kadın yanına geldi.
— “Amca, bu defterdeki Şizen kim?” diye sordu.
Mert gülümsedi.
— “Bir isimdi, ama şimdi bir hayat tarzı. Şizen; doğayla, insanla, kalple bir olmaktır. Korkmadan akmak, plan yapmadan sevmek, her şeyi olduğu gibi kabullenmek demektir.”
Sonra gökyüzüne baktı, yavaşça ekledi:
— “Ve bazen bir isim, bir ömrü anlatabilir.”
VII. Forumdaşlara Bir Mesaj
Sevgili dostlar,
Şizen’in anlamı aslında her birimizin içinde saklı. Kimimiz onu akılla arıyoruz, kimimiz kalple hissediyoruz. Erkek aklının düzenini, kadın kalbinin sezgisiyle birleştirdiğimizde; hayatın en sade, en hakiki hâline ulaşıyoruz.
Belki Şizen tam da bu yüzden var: Kendiliğinden olmayı, doğallığı, plan yapmadan sevmeyi bize hatırlatmak için.
Siz de hiç böyle bir kelimeyle karşılaştınız mı? Anlamını bilmeden sizi içine çeken, sonra kalbinizde bir hikâyeye dönüşen bir kelimeyle?
Belki de hepimiz kendi Şizen’imizin peşindeyizdir.
Selam dostlar…
Bu akşam içimde tuhaf bir huzursuzluk var. Hani bazen bir kelime kulağınıza çalınır da, anlamını bilmeden bile sizi içine çeker ya… İşte öyle bir kelimeyle karşılaştım dün gece: Şizen.
Ne anlama geldiğini bilmiyordum. Ama o ismin içinde bir yankı vardı; sanki biri yıllar öncesinden sesleniyordu. “Beni hatırla,” diyordu.
Bugün size Şizen’in hikâyesini anlatmak istiyorum — bir isimden doğan, bir yürekle büyüyen, bir anlamla hayat bulan bir hikâyeyi.
I. Rüzgârın Getirdiği İsim
Bir kasaba düşünün… Dağların eteğinde, denizin nefesini duyan bir yerde. Her sabah sis dağılırken, bir kadın –Elif– pencerenin önünde oturur, kahvesini içerdi. Yanında, defterini karalamaktan asla vazgeçmeyen bir adam –Mert–. İkisi de birbirine çok benzer, ama bambaşka yolların yolcusuydu.
Mert stratejik düşünmeyi severdi. Her şeyin bir planı, bir çözümü olmalıydı. Hatalar, sadece daha iyi bir yöntem bulmak için fırsattı. Elif ise kalbiyle yaşardı. Bir çocuk ağlasa, o dayanamazdı. Bir yaprak düşse, “Rüzgâr onu neden yalnız bıraktı acaba?” diye iç geçirirdi.
Bir akşam, Elif gün batımını izlerken dedi ki:
— “Bir isim duydum bugün. Şizen. Ne demek olduğunu kimse bilmiyor. Ama sanki kalbimin içinden biri fısıldadı bana.”
Mert gülümsedi.
— “Belki de zihnin bir çözüm arıyor. Her şeyin bir açıklaması vardır.”
Elif başını iki yana salladı.
— “Bence bazı kelimelerin açıklaması değil, hissi vardır.”
II. Şizen’in Anlamını Ararken
O gece, Mert uykusuz kaldı. Merak, bir stratejist için en güçlü motivasyondur. Ertesi gün kitaplıkta, internet sayfalarında, eski dillerin sözlüklerinde aradı. “Şizen” ne demekti? Hiçbir yerde net bir anlam bulamadı.
Ama bir yerde, Japonca bir kökten gelen benzer bir kelimeye rastladı: “Shizen (自然)” — doğallık, doğa, kendiliğindenlik anlamına geliyordu.
Bir anda her şeyin anlamı değişti.
Mert koşarak Elif’e gitti.
— “Buldum! Şizen, doğallık demek. Tıpkı senin gibi… Hayatı planlamadan, olduğu gibi kabul eden biri gibi.”
Elif, sessizce gülümsedi.
— “Görüyor musun Mert, sen akılla aradın; ben kalple bulmuştum zaten.”
O an aralarındaki fark, bir çelişki olmaktan çıkıp tamamlayıcılığa dönüştü. Şizen artık sadece bir kelime değil, onların hikâyesinin özüydü: biri düşünen, diğeri hisseden iki insanın uyumu.
III. Doğanın Kalbinde Bir Ayna
Aradan aylar geçti. Elif’in defterleri doldu taştı; içinde sadece kelimeler değil, sessiz gözlemler vardı: bir ağacın sabrı, toprağın cömertliği, rüzgârın yön değiştirmesi…
Bir gün Mert ona bir defter hediye etti. Üzerine sadece bir kelime yazmıştı: Şizen.
“Bu deftere yalnızca kendiliğinden gelenleri yaz,” dedi. “Ne planla, ne ölç, sadece ak.”
Elif o deftere yazdıkça değişti. Hayatın telaşında kaybolan küçük mutlulukları yeniden görmeye başladı. Mert ise, Elif’in gözlerinden dünyayı okumayı öğrendi. Onun sezgileri, kendi mantığının eksik bıraktığı boşlukları dolduruyordu.
Bir gün Elif deftere şöyle yazdı:
> “Şizen, doğanın bize öğrettiği bir kelime. Her şey yerli yerinde, müdahalesiz olmalı. Tıpkı sevgi gibi; zorlamadan, hesap yapmadan, sadece akarak var olan bir şey.”
IV. Fırtına ve Denge
Bir sabah kasabayı büyük bir fırtına vurdu. Deniz coştu, ağaçlar devrildi. Mert, anında harekete geçti. Evi korumak, eşyaları sabitlemek, suyu yönlendirmek… Zihin, panikle bile strateji üretir.
Elif ise dışarıya baktı. Kuşların sığındığı ağacın dalı kırılmıştı. Koşup bir battaniyeyle yaralı bir kuşu aldı, sobanın yanına koydu.
O gece, fırtınanın sesiyle beraber ağladılar. Ama sabah olduğunda güneş yeniden doğdu.
Mert dışarı çıktı, ağaçların yeniden kök salmaya başladığını gördü. Dönüp Elif’e baktı ve mırıldandı:
— “Doğa bile yeniden başlıyor, Şizen gibi. Her şey kendiliğinden onarılıyor.”
Elif başını kaldırdı, gülümsedi:
— “Çünkü hayat, plan değil; nefes gibidir Mert. Tutamazsın, sadece yaşarsın.”
V. Zamanın Sessiz Tanığı
Yıllar sonra Elif hastalandı. Defteri başucundaydı. Mert her gün onun yazılarını okur, kelimelerin arasındaki dinginliği dinlerdi. Bir gün Elif son cümlesini yazdı:
> “Şizen, doğallığın ötesinde bir şeydir. Hayatın bize müdahalesiz sunduğu mucize… Eğer bir gün ben gidersem, beni arama; rüzgârda, toprakta, sessizlikte bulacaksın.”
O gece Elif sonsuzluğa yürüdü. Mert onun son notunu defterin arasına sıkıştırdı, kapağını kapattı. Ama o andan itibaren Şizen, artık bir isim değil; bir felsefeydi onun için.
Zamanla kasabadaki herkes o kelimeyi kullanmaya başladı. “Şizen gibi yaşamak” deyimi, doğallığı, kalpten gelen sakinliği anlatan bir sembol oldu.
VI. Şizen’in Gerçek Anlamı
Mert yaşlandığında, deniz kenarında küçük bir bankta otururken genç bir kadın yanına geldi.
— “Amca, bu defterdeki Şizen kim?” diye sordu.
Mert gülümsedi.
— “Bir isimdi, ama şimdi bir hayat tarzı. Şizen; doğayla, insanla, kalple bir olmaktır. Korkmadan akmak, plan yapmadan sevmek, her şeyi olduğu gibi kabullenmek demektir.”
Sonra gökyüzüne baktı, yavaşça ekledi:
— “Ve bazen bir isim, bir ömrü anlatabilir.”
VII. Forumdaşlara Bir Mesaj
Sevgili dostlar,
Şizen’in anlamı aslında her birimizin içinde saklı. Kimimiz onu akılla arıyoruz, kimimiz kalple hissediyoruz. Erkek aklının düzenini, kadın kalbinin sezgisiyle birleştirdiğimizde; hayatın en sade, en hakiki hâline ulaşıyoruz.
Belki Şizen tam da bu yüzden var: Kendiliğinden olmayı, doğallığı, plan yapmadan sevmeyi bize hatırlatmak için.
Siz de hiç böyle bir kelimeyle karşılaştınız mı? Anlamını bilmeden sizi içine çeken, sonra kalbinizde bir hikâyeye dönüşen bir kelimeyle?
Belki de hepimiz kendi Şizen’imizin peşindeyizdir.