Cemal Kaşıkçı davasına ait yeni ortaya çıkan dokümana bakılırsa Suudi gazeteci, ‘40 mg.lık doz’ ile öldürülmüş, evrak ‘milletlerarası nezaket’ nedeni öne sürülerek Suudi Arabistan’a devredilmiş…
Washington Post müellifi Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmesine ait davanın Suudi makamlara devredilmesiyle ilgili tartışmalar devam ediyor.
Hukukçular, cinayet İstanbul’da işlendiği için yargılamanın Türkiye’de yapılması gerektiğini, aksi durumun Türkiye’nin egemenlik haklarının hiçe sayılması manasına geldiğini söylüyordu.
15 kişinin belgesi ne olacak?
Dava kapsamında Türkiye’de 26 kişi yargılanırken, Suudi Arabistan’da 11 kişi hakkında yargılama yapıldığını hatırlatan Şardan, ‘Ancak Suudi makamları Türkiye’de haklarında dava açılan başka 15 isimle ilgili bir suçlamada bulunmadı ve yargılama yapmadı. Türkiye’nin belgeyi devretmesi, bu bireylerin de Suudi hukuku temel alındığında, aklanmaları kararınu doğuracak.’ dedi.
Kaşıkçı’yı öldüren 40 mg.lık doz
Ulaştığı 12 sayfalık evrakta ’40 mg.lık dozun kurban Cemal Kaşıkçı’nın vefatına niye olduğu’ halinde tabirlerin olduğunu belirten Şardan, ‘Kaşıkçı’ya verilen dozun niteliğiyle ilgili bilgi yazıda yar almadı.’ diye ekledi.
Şardan’ın aktardığına nazaran gönderilen yazıda, Suudilerin yargıladığı şahıslara yönelik verilen kararlara temel olan münasebetler de yer aldı. Kaşıkçı’nın nasıl öldürüldüğünü gün yüzüne çıkaran o münasebetler şöyle:
Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili ABD istihbarat üniteleri tarafınca hazırlanan raporda Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın düzenlenen operasyona onay verdiği belirtiliyordu.
Raporda, Suudi güvenlik ve istihbarat üniteleri üzerinde mutlak denetimi göz önüne alındığında Muhammed bin Selman’ın onayı olmadan bu biçimde bir operasyonun yapılmasının mümkün olmadığı vurgulanıyordu.
Washington Post müellifi Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmesine ait davanın Suudi makamlara devredilmesiyle ilgili tartışmalar devam ediyor.
Hukukçular, cinayet İstanbul’da işlendiği için yargılamanın Türkiye’de yapılması gerektiğini, aksi durumun Türkiye’nin egemenlik haklarının hiçe sayılması manasına geldiğini söylüyordu.
15 kişinin belgesi ne olacak?
Dava kapsamında Türkiye’de 26 kişi yargılanırken, Suudi Arabistan’da 11 kişi hakkında yargılama yapıldığını hatırlatan Şardan, ‘Ancak Suudi makamları Türkiye’de haklarında dava açılan başka 15 isimle ilgili bir suçlamada bulunmadı ve yargılama yapmadı. Türkiye’nin belgeyi devretmesi, bu bireylerin de Suudi hukuku temel alındığında, aklanmaları kararınu doğuracak.’ dedi.
Kaşıkçı’yı öldüren 40 mg.lık doz
Ulaştığı 12 sayfalık evrakta ’40 mg.lık dozun kurban Cemal Kaşıkçı’nın vefatına niye olduğu’ halinde tabirlerin olduğunu belirten Şardan, ‘Kaşıkçı’ya verilen dozun niteliğiyle ilgili bilgi yazıda yar almadı.’ diye ekledi.
Şardan’ın aktardığına nazaran gönderilen yazıda, Suudilerin yargıladığı şahıslara yönelik verilen kararlara temel olan münasebetler de yer aldı. Kaşıkçı’nın nasıl öldürüldüğünü gün yüzüne çıkaran o münasebetler şöyle:
Yargılanan sanıklardan Maher Abdülaziz M. Mutreb, Turki Mushaffaf M. Alshehri, Salah Mohammed A. Tubaigy, Waled Abdullah M. Alshehri ve Faad Shabib A. Albalawi’nin Cemal Kaşıkçı’yı taammüden öldürücü ve saldırgan bir husus enjekte ederek öldürmeyi planladıkları,
Sanıklar Mansour bin Othman M. Abahussain, Mustafa Mohammed M. Almadani, Saif Saad Q. Alqahtani, Mohammed Saad H. Alzahrani, Muflih Shaya M. Almusleh ve Ahmed Bin Mahammed El Asıri’nin Kaşıkçı’yı öldürmeyi planlamadıkları,
Özel hak davacılarının, davalılara karşı özel hak tezlerinden “Allah isteği için” vazgeçtikleri,
Sanıklar, Maher Abdülaziz M. Mutreb (Albay / Veliaht Prens’in istihbaratçısı): Bir kişiyi hukuka karşıt olarak öldürme ve meyyitin bedenini parçalayarak kutsallığını ihlal etme buyruğunu vermek, cinayet ve faillerini gizlemedeki suçluluğu,
Salah Mohammed A. Tubaigy (Albay / Suudi Bilimsel İsimli Tıp Kurulu Başkanı): Öldürmek emeliyle kurbana ölümcül bir unsur enjekte etmek ve cesedini kesimlere ayırarak meyyitin kutsallığını ihlal etmek, kabahati ve hata ortaklarını örtbas etmek ve ticareti kısıtlı ruhsatsız tıbbi gereç kullanma ve güvenlik yetkililerini yanıltmaktan suçluluğu,
Turki Mushaffaf M. Alshehri: Kurbanın elini bağlamak bedenini parçalama aksiyonuna katılmak, cinayeti ve faillerini örtbas etmekten suçluluğu,
Waled Abdullah M. Alshehri: Kurbanın elini bağlamak bedenini parçalama aksiyonuna katılmak, cinayeti ve faillerini örtbas etmekten suçluluğu,
Faad Shabib A. Albalawi: Kurbanın elini bağlamak bedenini parçalama aksiyonuna katılmak, cinayeti ve faillerini örtbas etmekten suçluluğu,
Mansour bin Othman M. Abahussain: Kurbanı zorla getirmek için takım oluşturmak, cürmü ve faillerini örtbas etmek, kendisine verilen buyrukları ihlal etmek, hatası ve izlerini gizlemesini emretmek olayla ilgili palavra rapor sunmak, cep telefonlarının imha edilmesini sağlamak, mağdurun kılığına girmekle yönlendirme yapması, kameralara ziyan vermek ve kullanılan aletlerin imha edilmesi talimatını vermekten suçluluğu tespit edildi.
Mustafa Mohammed M. Almadani: Cinayeti ve faillerini örtbas etmek, kurbanın kılığına girmek, kurbanın eşyalarını ve cep telefonunu imha etmekten suçluluğu,
Saif Saad Q. Alqahtani: Cinayeti ve faillerini örtbas etmek, sanık Mustafa Mohammed M. Almadani’nin sayesinde kurban kılığına girerek hatası ve izlerini gizleme ve eşyalarından kurtulmaktan suçluluğu tespit edildi.
Yazıda; Maher Abdülaziz M. Mutreb, Turki Mushaffaf M. Alshehri, Salah Mohammed A. Tubaigy, Waled Abdullah M. Alshehri ve Faad Shabib A. Albalawi hakkında verilen mevt cezaları 20’şer yıl mahpus cezasına çevrildiği aktarıldı.
Ayrıyeten, Mansour bin Othman M. Abahussain 10 yıl mahpus, Mustafa Mohammed M. Almadani ve Saif Saad Q. Alqahtani 7 yıl mahpus cezasına çarptırıldı.
Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili ABD istihbarat üniteleri tarafınca hazırlanan raporda Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın düzenlenen operasyona onay verdiği belirtiliyordu.
Raporda, Suudi güvenlik ve istihbarat üniteleri üzerinde mutlak denetimi göz önüne alındığında Muhammed bin Selman’ın onayı olmadan bu biçimde bir operasyonun yapılmasının mümkün olmadığı vurgulanıyordu.