Kadıköy ve Tuzla kıyılarında müsilaj gibisi kirlilik görülmeye başlandı. Uzmanlar deniz sıcaklığının artmasıyla bu yıl da müsilajın görülebileceğini tabir ediyor.
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi’nce Marmara Denizi’nde yapılan çalışmalarda, havaların ısınmasının akabinde su sıcaklığının artmasıyla müsilajın tekrar ortaya çıkma koşullarının oluştuğu tespit edildi.
Deniz Salyası olarak da bilinen müsilaj geçtiğimiz yıl Mart ayında Marmara ve Ege Denizi’nde ortaya çıkmıştı.
“Müsilaj oluşumunu destekleyen belirtileri gördük”
İÜ Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, Anadolu Ajansı‘na bahisle ilgili yaptığı açıklamada şunları söylemiş oldu:
‘Marmara Denizi’nde yaptığımız müşahedelere bakılırsa, yavaş yavaş hava sıcaklıklarının da artmasıyla su sıcaklığında meydana gelen artış müsilaj oluşumunu tetikleyebilir. Yani Marmara’da müsilaj oluşumunu destekleyen belirtileri gördük. Marmara Denizi’nde şu anda oksijen düşük, klorofil bedelleri yüksek ve ne yazık ki biyoçeşitlilik epeyce düşük.’
“Güney bölgelerinde tabanda müsilajın olduğu ayrıntıları geliyor”
Okyar, müsilajın daha fazlaca kıyısal alanlar, akıntı ve yenilenme hadisesinin daha hudutlu olduğu körfez bölgelerinde ortaya çıktığını tabir ederek, İzmit, Erdek ve Bandırma körfezleri ile insanların ağır olduğu güney kıyılarının riskli bölgeler olabileceğini vurguladı.
Müsilajın geçen yıl birinci vakit içinderda bu bölgelerde ortaya çıktığının altını çizen Okyar, ‘Ayrıca Marmara Denizi’nin güney bölgesinde dipte müsilajın olduğu ayrıntıları bize geliyor. Üniversitemizden hocaların yapmış olduğu çalışmalarda Prens Adaları civarındaki bilimsel dalışlarda tabanda partikül halinde ağır artışın olduğunu fakat geçen yıldaki üzere yoğun müsilaj kitlelerinin oluşmadığını söz ettiler.’ dedi.
Kadıköy ve Tuzla kıyılarında bu sabah çekilen fotoğraflar ????
Toprağa dökülen müsilaj da tartışma yarattı
Geçtiğimiz yıl Marmara’dan temizlenen müsilajın bir kısmı, Şile Kömürcüoda Katık Atık Bertaraf Tesislerinde toprağa dökülmüştü. Bu durum uzmanları karşı karşıya getirdi.
Ortadan geçen 10 ayda toprakla karışan müsilajın kahverengi renk alması ve üzerinde su birikintileri oluşması toprakta da ziyanlı olabileceği tartışmalarına niye oldu.
Müsilaj Bilim Şurası Üyesi Prof. Dr. Nuray Çağlar, müsilajın toprakta çürüdüğünü ve bunun doğal bir müddetç olduğunu belirtirken Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Murat Kapıkıran ise müsilajlı toprağın diğer yere nakledilmemesi gerektiğini söylemiş oldu.
“Taban suyuna karışabilir”
Kapıkıran şu biçimde konuştu:
‘Müsilajın tabiata bırakılması durumunda, içeriğindeki azot, fosfor tuzları ve diğer mineraller müsilajın yapışkanlık özelliğinden dolayı yapışma tehlikesi barındırır. Toplanan müsilajın içerisinde kesinlikle algler, hayvansal ve bitkisel mikroorganizmalar var. Suda askıda bulunan öteki elementler içerisinde bulunabilir. Tabiata bırakılması durumunda, bilhassa taban suyuna karışması kelam konusu olabiliyor. Besin tuzları akiferlerdeki sularda tuzluluk yaratıyor. Yeraltı suları aslında tarımın ve insan kullanmasının en kıymetli kaynaklarından birisidir’
‘Bunlar beslenen canlılardır. Beslenecek bir malzeme bulamamaları durumunda, olağan olarak orada öleceklerdir. Lakin ölmeleri de kâfi değil, bedenlerinde ağır metal birikimleri var ise o birikimler toprak içerisinde kesinlikle varlığını sürdürmeyi devam edecektir. Oradan çıkan toprağı kullanılırken yahut diğer yere nakledilirken dikkat edilmesi gerekir. Hatta nakledilmemesi gerekir’
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi’nce Marmara Denizi’nde yapılan çalışmalarda, havaların ısınmasının akabinde su sıcaklığının artmasıyla müsilajın tekrar ortaya çıkma koşullarının oluştuğu tespit edildi.
Deniz Salyası olarak da bilinen müsilaj geçtiğimiz yıl Mart ayında Marmara ve Ege Denizi’nde ortaya çıkmıştı.
“Müsilaj oluşumunu destekleyen belirtileri gördük”
İÜ Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, Anadolu Ajansı‘na bahisle ilgili yaptığı açıklamada şunları söylemiş oldu:
‘Marmara Denizi’nde yaptığımız müşahedelere bakılırsa, yavaş yavaş hava sıcaklıklarının da artmasıyla su sıcaklığında meydana gelen artış müsilaj oluşumunu tetikleyebilir. Yani Marmara’da müsilaj oluşumunu destekleyen belirtileri gördük. Marmara Denizi’nde şu anda oksijen düşük, klorofil bedelleri yüksek ve ne yazık ki biyoçeşitlilik epeyce düşük.’
“Güney bölgelerinde tabanda müsilajın olduğu ayrıntıları geliyor”
Okyar, müsilajın daha fazlaca kıyısal alanlar, akıntı ve yenilenme hadisesinin daha hudutlu olduğu körfez bölgelerinde ortaya çıktığını tabir ederek, İzmit, Erdek ve Bandırma körfezleri ile insanların ağır olduğu güney kıyılarının riskli bölgeler olabileceğini vurguladı.
Müsilajın geçen yıl birinci vakit içinderda bu bölgelerde ortaya çıktığının altını çizen Okyar, ‘Ayrıca Marmara Denizi’nin güney bölgesinde dipte müsilajın olduğu ayrıntıları bize geliyor. Üniversitemizden hocaların yapmış olduğu çalışmalarda Prens Adaları civarındaki bilimsel dalışlarda tabanda partikül halinde ağır artışın olduğunu fakat geçen yıldaki üzere yoğun müsilaj kitlelerinin oluşmadığını söz ettiler.’ dedi.
Kadıköy ve Tuzla kıyılarında bu sabah çekilen fotoğraflar ????
Toprağa dökülen müsilaj da tartışma yarattı
Geçtiğimiz yıl Marmara’dan temizlenen müsilajın bir kısmı, Şile Kömürcüoda Katık Atık Bertaraf Tesislerinde toprağa dökülmüştü. Bu durum uzmanları karşı karşıya getirdi.
Ortadan geçen 10 ayda toprakla karışan müsilajın kahverengi renk alması ve üzerinde su birikintileri oluşması toprakta da ziyanlı olabileceği tartışmalarına niye oldu.
Müsilaj Bilim Şurası Üyesi Prof. Dr. Nuray Çağlar, müsilajın toprakta çürüdüğünü ve bunun doğal bir müddetç olduğunu belirtirken Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Murat Kapıkıran ise müsilajlı toprağın diğer yere nakledilmemesi gerektiğini söylemiş oldu.
“Taban suyuna karışabilir”
Kapıkıran şu biçimde konuştu:
‘Müsilajın tabiata bırakılması durumunda, içeriğindeki azot, fosfor tuzları ve diğer mineraller müsilajın yapışkanlık özelliğinden dolayı yapışma tehlikesi barındırır. Toplanan müsilajın içerisinde kesinlikle algler, hayvansal ve bitkisel mikroorganizmalar var. Suda askıda bulunan öteki elementler içerisinde bulunabilir. Tabiata bırakılması durumunda, bilhassa taban suyuna karışması kelam konusu olabiliyor. Besin tuzları akiferlerdeki sularda tuzluluk yaratıyor. Yeraltı suları aslında tarımın ve insan kullanmasının en kıymetli kaynaklarından birisidir’
‘Bunlar beslenen canlılardır. Beslenecek bir malzeme bulamamaları durumunda, olağan olarak orada öleceklerdir. Lakin ölmeleri de kâfi değil, bedenlerinde ağır metal birikimleri var ise o birikimler toprak içerisinde kesinlikle varlığını sürdürmeyi devam edecektir. Oradan çıkan toprağı kullanılırken yahut diğer yere nakledilirken dikkat edilmesi gerekir. Hatta nakledilmemesi gerekir’