2 yıl evvel ibadete açılan Ayasofya’nın yanında ‘medrese’ açılıyor.Eğitim-İş Genel Lideri Kadem Özbay, açılışı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafınca yapılması beklenen projeyle Atatürk’ün kapattığı medreselerin hortlatılmaya çalışıldığını belirti.
1934 yılından bu yana müze statüsünde olan Ayasofya’nın 2020 yılında cami olarak ibadete açılmasının akabinde bu defa tarihi yapının yanında ‘medrese’ açılıyor.
Kültür Varlıklarını Muhafaza Bölge Heyeti’nin 19 Aralık 2012 tarih ve 1069 sayılı sonucu ile ‘medrese’nin bir daha aslına uygun olarak bir daha inşaasına başlanması uygun bulundu. İstanbul Rölöve Anıtlar Müdürlüğünce 11 Aralık 2017’de ‘Ayasofya Medresesi’ ismiyle birinci etap işine başlandı. 31 Aralık 2019’da işin tasfiyesi yapıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafınca yapılan ihale kararı geçen yıl 25 Nisan’da ‘Ayasofya Fatih Medresesi’ olarak tamamlama işi yer teslimi gerçekleştirildi. O tarihten daha sonra bir daha inşaası için başlayan çalışmalarda sona gelindi. Medrese’nin, açılış merasimine AKPli Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılması bekleniyor.
Ayasofya müze olduktan daha sonra yıktırılmıştı
Osmanlı Devleti periyodunda ‘Dârü’l-hilafeti’l-aliyye Medresesi’ olarak fonksiyon goren, Cumhuriyet’in kuruluşunun akabinde ise 3 Mart 1924 tarihindeki Tevhid-i Tedrisât Kanunu’yla kapatılan kurum, İstanbul Belediyesi’nce öksüzler yurdu haline getirilmişti.
1934’te Ayasofya Camii’nin Vakıflar İdaresi’nden alınarak Müzeler Genel Müdürlüğü’ne devredilmesinden daha sonra kısa bir süre daha yurt olarak kullanılmış, 1935 yılında boşaltılmıştı. Bu tarihte Ayasofya’nın etrafını açmak hedefi ve mevcut binanın “eski eser” özelliğinde olmadığı sebebi öne sürülerek Müzeler Yönetimi tarafınca büsbütün yıktırılmıştı.
“Odak noktası Cumhuriyet alerjisi”
Eğitim-İş Genel Lideri Kadem Özbay, Kadem Özbay, Ayasofya’ya medrese inşasını kıymetlendirdi. Cumhuriyet’in haberine bakılırsa, Özbay, ‘Bu yapının tarihi bir miras olduğu gerçeğinin ehemmiyetini ve tarihi bedelini anlatmayı eli vicdanında tarihçilere bırakarak, sıkıntıyı eğitim çerçevesinde değerlendirirsek; Genç Cumhuriyet’in en kıymetli sıçramalarından olan 3 Mart İhtilal maddelerinin fiili ve hukuksuz olarak delinmeye çalışıldığını; Öğretim Birliği yasasının bir sefer daha çiğnendiğini görüyoruz’ dedi.
Osmanlı periyodundaki nitelikli insan yetişmesinin önündeki en büyük manilerden olan medrese/mektep ikileminin hortlatılmaya çalışıldığına dikkat çeken Özbay, şunları kaydetti:
‘Her fırsatta ‘Dedemizin mezar taşını bile okuyamıyoruz’ diye dövünenler, ironik halde dedelerinin de okuma yazma bilmediği, eğitimin yalnızca şanslı zümrelere sağlandığı, fakir halkın dini eğitim ismi altında sorgulamayan itaatkar müritler olarak yetiştirildiği o köhne sistemin hasretiyle Cumhuriyet’in kazanımlarını yok saymaya çalışıyor. Başöğretmen Atatürk’ün kapattığı medreseleri hortlatıyorlar, Osmanlı devrinde eğitimi bir örümcek ağı üzere saran ve bir daha Başöğretmen yardımıyla kaldırılan tekke ve zaviyelere bugün dernek maskesi takıp eğitimin taşeronu yapıyorlar. Bu toprakların yüz yıl evvel kazandığı karma eğitimi gaye alıyorlar. Tüm bu hücumlar, atılımlar bir bütünlük taşıyor ve odak noktasında Cumhuriyet alerjisi olduğunu biliyoruz. Onlar da bilmeli ki bu topraklarda Başöğretmen’in eğitim neferleri var, her vakit var olmaya da devam edecek. Geçmişe seyahati andıran bu gerici atılımları kabul etmiyor, Cumhuriyet’in kazanımlarına dönük bu atılımların karşısında uslanmaz biçimde dikileceğimizin altını çiziyoruz.’
1934 yılından bu yana müze statüsünde olan Ayasofya’nın 2020 yılında cami olarak ibadete açılmasının akabinde bu defa tarihi yapının yanında ‘medrese’ açılıyor.
Kültür Varlıklarını Muhafaza Bölge Heyeti’nin 19 Aralık 2012 tarih ve 1069 sayılı sonucu ile ‘medrese’nin bir daha aslına uygun olarak bir daha inşaasına başlanması uygun bulundu. İstanbul Rölöve Anıtlar Müdürlüğünce 11 Aralık 2017’de ‘Ayasofya Medresesi’ ismiyle birinci etap işine başlandı. 31 Aralık 2019’da işin tasfiyesi yapıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafınca yapılan ihale kararı geçen yıl 25 Nisan’da ‘Ayasofya Fatih Medresesi’ olarak tamamlama işi yer teslimi gerçekleştirildi. O tarihten daha sonra bir daha inşaası için başlayan çalışmalarda sona gelindi. Medrese’nin, açılış merasimine AKPli Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılması bekleniyor.
Ayasofya müze olduktan daha sonra yıktırılmıştı
Osmanlı Devleti periyodunda ‘Dârü’l-hilafeti’l-aliyye Medresesi’ olarak fonksiyon goren, Cumhuriyet’in kuruluşunun akabinde ise 3 Mart 1924 tarihindeki Tevhid-i Tedrisât Kanunu’yla kapatılan kurum, İstanbul Belediyesi’nce öksüzler yurdu haline getirilmişti.
1934’te Ayasofya Camii’nin Vakıflar İdaresi’nden alınarak Müzeler Genel Müdürlüğü’ne devredilmesinden daha sonra kısa bir süre daha yurt olarak kullanılmış, 1935 yılında boşaltılmıştı. Bu tarihte Ayasofya’nın etrafını açmak hedefi ve mevcut binanın “eski eser” özelliğinde olmadığı sebebi öne sürülerek Müzeler Yönetimi tarafınca büsbütün yıktırılmıştı.
“Odak noktası Cumhuriyet alerjisi”
Eğitim-İş Genel Lideri Kadem Özbay, Kadem Özbay, Ayasofya’ya medrese inşasını kıymetlendirdi. Cumhuriyet’in haberine bakılırsa, Özbay, ‘Bu yapının tarihi bir miras olduğu gerçeğinin ehemmiyetini ve tarihi bedelini anlatmayı eli vicdanında tarihçilere bırakarak, sıkıntıyı eğitim çerçevesinde değerlendirirsek; Genç Cumhuriyet’in en kıymetli sıçramalarından olan 3 Mart İhtilal maddelerinin fiili ve hukuksuz olarak delinmeye çalışıldığını; Öğretim Birliği yasasının bir sefer daha çiğnendiğini görüyoruz’ dedi.
Osmanlı periyodundaki nitelikli insan yetişmesinin önündeki en büyük manilerden olan medrese/mektep ikileminin hortlatılmaya çalışıldığına dikkat çeken Özbay, şunları kaydetti:
‘Her fırsatta ‘Dedemizin mezar taşını bile okuyamıyoruz’ diye dövünenler, ironik halde dedelerinin de okuma yazma bilmediği, eğitimin yalnızca şanslı zümrelere sağlandığı, fakir halkın dini eğitim ismi altında sorgulamayan itaatkar müritler olarak yetiştirildiği o köhne sistemin hasretiyle Cumhuriyet’in kazanımlarını yok saymaya çalışıyor. Başöğretmen Atatürk’ün kapattığı medreseleri hortlatıyorlar, Osmanlı devrinde eğitimi bir örümcek ağı üzere saran ve bir daha Başöğretmen yardımıyla kaldırılan tekke ve zaviyelere bugün dernek maskesi takıp eğitimin taşeronu yapıyorlar. Bu toprakların yüz yıl evvel kazandığı karma eğitimi gaye alıyorlar. Tüm bu hücumlar, atılımlar bir bütünlük taşıyor ve odak noktasında Cumhuriyet alerjisi olduğunu biliyoruz. Onlar da bilmeli ki bu topraklarda Başöğretmen’in eğitim neferleri var, her vakit var olmaya da devam edecek. Geçmişe seyahati andıran bu gerici atılımları kabul etmiyor, Cumhuriyet’in kazanımlarına dönük bu atılımların karşısında uslanmaz biçimde dikileceğimizin altını çiziyoruz.’